30'lar Kulübü

30 yaşıma Almanya'da giriyorum. Yoksa 31 mi demeliyim. Ay bu hep bir muammadır ortaokul yıllarından beri. Nasıl beni sinir etmişlerdi. 12 yaşındaydım ortaokula başladığımda. Yok aslında 10 yaşındaymışım. Doğduğunda 1 yaşında mı olurmuş insan. Bir de sene sonuna doğru doğmuşum zaten, bir yıl da oradan kaybediyormuşum falan filan. 30 olunca artık bir önemi kalmadı tabi bu hesapların :PP Neyse ki yaşımı çok göstermiyorum da yırtıyorum.

Geçenlerde Opera'ya gittik. Genç kart var, öğrencilere verilen. İnanılmaz indirimli opera izleyebiliyorsunuz. Bir kere gitseniz bile kara geçiyorsunuz, genç kartı aldığınız için. Kasadaki kadın size veriyim dedi, ben fark ettim ki, 27 yaşına kadar geçerliymiş. Söylemez olaydım, 30 yaşındayım ben dedim. Kadında bir şaşkınlık, "aaa var mısınız o kadar?" Sanki pasaportuma bakacak, söylemesene yaşını. Aynı dallamalığı geçen gün müze girişinde de yaptım. Bilet alırken direkt sordu kadın, kaç yaşındasınız diye. Salak gibi 30 dedim, ve indirimden yararlanamadım tabi ki. Yok öğrenciyim filan fayda etmedi. Bundan sonra nereye gidersem gideyim 25'im ben diyeceğim. Öğrenci kimliğinde de yazmıyor nasıl olsa :P

Görünüşte göstermesem de ruhum mu yaşlanıyor nedir. Eskisi gibi değilim. Buradaki tüm Erasmus öğrencilerinin ortalama yaşı 20 civarı. Her gece bir eğlence, bir parti, bir koşturmaca. Erasmus'un şanına yakışır bir eğlenme. Takip edemez oldum partileri. Gittiklerimden de bir şey anlamıyorum ya o ayrı. Kimseyi bulamıyorsunuz, şöyle karşılıklı dans edecek, herkes kendi kafasına göre takılıyor. Erkekler bir kız tavlama derdinde. Kızlar desen erkeklerin ağzına düşecek, saçlarıyla oynaya oynaya erkek tavlıyorlar. Çok zor olmuyor tabi bu durumda iki taraf için de. Bir öpüşen çifti ertesi gün birlikte görmeyebiliyorum. Yine Erasmus şanına yakışır bir davranış. Artık bunlar batmaya başlıyor tabi. Malum yaş 30 :P

Müzikler hoşuma gitmiyor. Hoş burada iyi müzik çalan bir yere daha rastlayamadım. Kulüplerde dans müzikleri bir acayip. Zorla dans ettiriyor insana. Dün akşam doğum günümde farklı bir şey yapalım dedik. Canlı blues çalınan bir yere gittik. Yaşlı amcalar blues çalıyor. Onları dinleyenlerin ortalama yaşı 40. Benimkilerin pek hoşuna gittiğini söyleyemeyeceğim. Neyse ki Ebru Ablaların hatırına katlandılar. Bir daha hayatta kimseyi götüremem Tonelli's e.

30 yaş dedin mi, kafamda hep Sex and the City's in aptal karıları gibi buluşan, dedikodu yapan, erkek arkadaşlarıyla maceralarını anlatan kadın profili geliyor aklıma. Allahım neyse ki böyle kadın arkadaşlarım yok ki, yırtıyorum. O Sex and the City's musibetine bir kez rastladım. Böyle rezil bir dizi daha izlemedim hayatımda. Senaryoda bir bok yok bir kere. 30'unu geçmiş daha kapağı hiçbir erkeğe atamamış olmanın ezikliğini yaşayan, "biz kendimize yeteriz" havalarında kadınlar barda buluşup şarkı söylüyordu, izlediğim bölümde. Bizim sarışın ünlü hatun, sevdiği erkeği nişanlısıyla limoya binerken görüyordu, sonra erkek limodan inip kadının yanına geliyordu, kısa bir konuşmadan sonra kadın "zaten sen beni hiç anlayamadın" gibi saçma sapan bir laf ederek lafı gediğine koyduğunu zannedip sırıtık bir suratla uzaklaşıyordu. Allahım kim yazdı bu deli saçması senaryoyu, kim çekti bu diziyi böyle?? 30 yaşlarını devirmiş kadınlara biraz umut verme, aslında siz hala güzelsiniz, hala sizde iş var diyor Amerika dünyaya. Sonra gelsin yüz kırışıklığını giderici kremler, bilmem kaç yaş gençleştiren sihirli makyaj malzemeleri, parfüm reklamlarında boy gösteren sarışın baş karakter... Hele filmi de çekildi ya, kadınlar akın akın gitti izlemeye. Gerizekalı sarışın, erkeğini artık elde etmenin gururuyla sırıtık bir biçimde gelinlikler içinde. Allahım gözüme çarpmaz olaydı. Bir kadın bu kadar aşağılanabilir mi?... Çevremde hiç böyle kadın olmasın lütfen. Sex and the City's in yalan hayatını yaşayanlar uzak dursun benden.

30 deyince kimsenin aklına eminim, Almanya'da Erasmus öğrenciliği yapan biri gelmiyordur. :P Ama ben mutluyum burada olmaktan. Sıkıntılarım bile nasıl bir tercih yaptığımı, ileride hayatla ilgili nasıl tercihler yapacağımı, nasıl bir kültürden geldiğimi, kendi memleketimde nelere artık daha hoşgörüyle yaklaşmam gerektiğini gösteriyor bana... Bu konulara daha sonraki yazılarımda değineceğim... Leipzig güzel, hayat güzel, 30 güzel...

0 yorum:

Yorum Gönder