Korku filmi :((

Ben böyle yemekhanede, dörtlü masalar var genelde onlara oturuyorum. Çünkü 10lu masalara hem girip çıkması zor hem kalabalık oluyor. Dörtlü masalarda ise genelde böyle ya bir kişi, ya iki kişi ya da arkadaş grubu filan oturuyor. Hem daha samimi bir ortam olur, insanlarla filan tanışırım diye gidiyorum bunlara oturuveriyorum. Bir kere hatta Türklere denk geldim, öğrencilermiş, tanışmış olduk. Genelde Almanlar denk geliyor, ne afiyet olsun demesini bilirler ne iki kelime ederler. Tek bildikleri "çüzz". Tanısalar da tanımasalar da ayrılırken "çüzz". Genelde mal mal yemek yiyoruz öyle tek kelime etmeden.

Geçen gün İspanya dönüşü kendime yemekhanede yer arıyorum, bir çocuk gördüm yalnız başına, gittim oturuverdim. Şimdi olay burdan itibaren başlıyor. Zira anlatıp anlatmama konusunda düşündüm, Emin'e de söyleyip günah çıkarttıktan, haklı olarak bir araba dolusu da azar işittikten sonra yaziyim bari dedim.

Oturur oturmaz çocuk dedi, ben de yanıma kimse oturmıycak mı diye bakınıyodum diye. Ağzı doluydu, bi bok anlamadım, sanırım böyle dedi. He iyi dedim. Sordu nerelisin diye. Türkiye dedim. Ben sordum. Komşuyuz, tahmin et dedi. İlk aklıma İran geldi. Çünkü önceki gün Barcelona - Berlin uçağında yanıma çocuklu genç bir kadın oturmuştu. Dedim herhalde Türk, ama İranlı çıktı. İlk kez İranlı biriyle tanışıyordum, komşuyuz ya bayağı bir sohbet ettik. Ama küçük kızın kulağı patlayana kadar ağrıdığı için zırlamasından asıl merak ettiklerimi bir türlü soramadım. Tahminim doğru çıktı nitekim. Şimdi İran hakkında merak ettiklerimi yemek sırasında çocuğa soriyim bari dedim, ama çok alakasız kaçacaktı. Bir de konuşurken ağzından lokmalar tabağıma fışkıracak diye korkuyorum. Az biraz sohbet ettik, ben dedim İspanyadaydım, erkek arkadaşımla (vurgu yaptım hehe) gezdim filan. Zaten o da acelem var, yarın kahve içelim dedi. Telefonumu istedi. Ben de vermekte bir sakınca görmedim.

Neyse ertesi gün aradı. Ben kütüphanedeydim. Kafetaryada kahve için buluştuk. Ben yine normal konulardan konuştuktan sonra merak ettiklerimi sormaya başladım. İşte İran da gizli partiler yapılıyor mu birinci soru. Yaa tabi yapılıyor, çok güzel parti yapıyoruz, içiyoruz, dans ediyoruz filan. Ama öyle bir anlatıyor ki İran sanırsın İbiza. İşte İran şöyle güzel, insanlar çok sıcak, dağlar kuşlar böcekler enfes bir doğa. Bir de böyle bana sen Türkiye de basortu takmıyorsun di mi, iyi iyi filan diyip gözümü boyamaya çalışıyor. Yok işte bizim hükümet çok kötü filan diye sallıyor. Niye devrim yapmıyonuz diyorum, ağzında bi şeyler geveliyor. Amerika İran a girecek mi diye soruyorum, yok Amerika bizden korkuyor, sana söylememem lazım ama atom bombalarımızdan korkuyor filan diye sallıyor. Nükleer silahlardan konuyu açtım ama şu "nükleer" kelimesini "nikleyır", "nükleyar", "naykleyır", "nükleaar" olmak üzere 15 farklı teleffuzda, artık Tanzanyalının bile rahatlıkla anlayabileceği şekilde söylememe rağmen, bu salak mühendis adayı anlamadı, neden bahsettiğini anlamıyorum diye kıvırdı.

İşte bunlar ailece vinç işi yapıyorlarmış. He dedim benim erkek arkadaşım da aynı işten yapıyor diye yine araya soktum, fırsat bu fırsat diye. Bir de bu lanet olası Almanca da erkek arkadaş için "Mein Freund" kullanılıyor. Normal bir erkek arkadaşından bahsederken "Ein Freund von mir" diyorsun, erkek arkadaşından bahsederken "mein freund" diyorsun. Yani öyle İngilizcedeki "boyfriend", türkçedeki "sevgili", ispanyolcadaki "novio"ya benzemiyor bu "mein freund". Bilmeyen anlamaz. Bu salak da aradaki farkı bilmiyordur kesin diye düşünüyorum bir yandan. Bir de salağın parmağında yüzük var, soramıyorum evli misin filan diye, kesin yanlış anlıycak. Neyse içime Orta Doğu maçoluğundan da fenalık geldi, çok uzatmadan, hadi arkadaşlara sözüm var diye kaçtım.

Ertesi gün! Yine kütüphanede ders çalışıyorum. Bu salak nerdesin, napıyorsun diye mesaj attı. Aman dedim nerde olduğumu söylemiyim, gelir melir, sadece "ders çalışıyorum" diye yazdım. Sonra ikinci mesaj, seni bu akşam çin restoranına ya da bende iran yemeğine davet ediyorum diye yazdı. Şimdi bu aşamadan sonra salla di mi, yok işim var filan de, cevap yazma di mi? Yok illa laf koyucam ya, çok hızlısınız galiba siz İranda, İranda böyle bayanları eve mi davet ediyorsunuz. Benim erkek arkadaşım var, farkındasın di mi diye yazdım. Cevap: ne demek istiyorsun "azizam ebro". (azizam yaaa, ismimi de yanlış yazıyor beyinsiz). Sadece seni davet etmek istedim. "Ebrom" inan bana kalbim bir deniz kadar büyük. Söyle napıyoruz bu akşam. Siktir dedim, sıçtık! Küstahlığına, rahatlığına elim ayağım sinirden titremeye başladı. Mesaj yazıyorum ama parmaklarım böyle büyüyorlar, tuşlara sığmıyorlar, ne yazsam yazdığım gidiyor kendini taslaklara atıyor. Bir türlü yazamıyorum. Arkasından telefon. Meşgule aldım. Tekrar telefon. Tekrar meşgule aldım. Tekrar mesaj: Neden açmıyorsun, nerdesin?? Artık ağlamaya başlıycam sinirden. Gözümün önüne, Hürriyet'in üçüncü sayfasında "İranlı, aşkına karşılık vermeyen Türk kızını öldürdü" başlığı altında, Türk milleti "oh iyi olmuş" desin diye özellikle konulmuş, burdaki "ein freund von mir"lerle içkili eğlenirken fotoğrafım geldi (burda da bir medya eleştirisi yaptım hehehe :PP).

Bir yandan burada olduğumu tahmin ederse napcam diye plan yapıyorum. Kütüphanenin sadece akşam saatlerinde kullanılan arka kapısından çıkarken beni yakalarsa naparım. Etrafta in cin top oynuyor, yan taraf inşaat, öbür yan panoroma tower ama genelde öyle deli gibi işlek bir yer değil. Yok acaba takip ederse eve kadar ne bok yiycem diye düşünüyorum. Diyorum bir önceki apartmandan girerim içeri, arka kapısından çıkarım, hemen bizim apartmanın arka kapısına koşarım. Apartman aralarında boşluk olmadığı için beni yakalayamaz. 7 kat merdiveni koşarak çıkar, kendimi de odaya kitlerim. Monja gelene kadar yiyecek stogu da yapsam, hiç dışarı çıkmam diye bir güzel acil durum planları yapıverdim.

Artık böyle sinirden napcamı şaşırdım, "ne kadar çok soru soruyorsun, seni ilgilendirmez nerede olduğum, gerçekten sinirlenmeye başlıyorum, daha fazla konuşmak istemiyorum" diye mesaj attım. Tekrar mesaj atmadı. Telefonum sessizdeydi, birkaç saat sonra baktım 5 cevapsız, birkaçı gizli ve tanımadığım numaralar. Sonra akşamın ilerleyen saatlerinde tekrar birkaç gizli numara.

Ve gerçekten korku içinde bir akşam geçirdim. Apartmandan tıkırtı gelse ışıkları filan kapıyorum, müziğin sesini kısıyorum. Kesin buldu beni diyorum. Çünkü salaktır bu Almanlar, gitse öğrenci işlerine verirler merirler adresimi diye korkuyorum. Kesin 15 koca karı ablası, anası, sülalesi, dayıları lölölö allahu ekber diyip alıp kaçıracaklar beni çuvalla. Kapatıcaklar, zorla namaz kıldıracaklar, haremin bir parçası olcam diye ödüm bokuma karışıyor. Sonra bir "Kızım olmadan asla" macerası yaşayarak 15 yıl sonra kendimi türkiye sınırında eşek arabasının arkasında kaçarken bulucam diye için için ağlıyorum. (Evet o ne anlatırsa anlatsın, doğru da söylese İran çok güzel diye, ki güzeldir inanırım, kafamdaki İran imajı "Kızım olmadan asla" kitabından ve filminden ibaret! Öyle de olmaya devam edecek)

Ertesi gün tekrar bir gizli numara aradı, açtım bu kez, bu salak hiçbir şey olmamış gibi hallo diyor. Dedim bir daha beni arama. Yok işte ben arkadaşça yaklaştım, bizim kültürde eve davet etmek gayet normal, çok yanlış anladın beni. Ulan bizim kültürde normal değil, evlenmeden davet edilsek hala anamıza babamıza yalan söylüyoruz kız arkadaşa gidiyorum diye, İran da mı normal! Neyse dedim bir daha arama, konuşmak istemiyorum dedim kapattım. Ardından mesaj: Çok eski moda ve muhafazarsın. Allahım gülsem mi ağlasam mı ya. Bana muhafazakar dedi Allahın İranlı salağı ya! Bana! Allahım dedim bir devrim yapamayacak kadar basiretsiz şu millete artık Amerikayı mı gönderirsin kimi gönderirsin diye arkasından bir sürü beddua ettim. O kadar yani! (İran kedilerine bi şey olmasın ama. bi de çocuklara. bi de işte masum kim varsa. ay bilemedim.)

Evet ben de kaşındım, kabul ediyorum. :(( Zaten bundan sonra yemekhanede sadece ve sadece Almanların olduğu en köşe masa olmak üzere bulup oturacağım. Öyle masanın altına doğru küçülerek minnacık olarak yemeğimi yiyip hiç çıtımı çıkarmıycam, "çüzz" bile demiycem kimselere. yemin billah!

Şimdi siz tüm bu olan bitenlere gülebilirsiniz ama ben korkudan altıma sıçıyordum. Başıma da bir bok gelirse, (ismi telefon kayıtlarından bulunur, burda deşifre etmiyim), bu geri'nin koordinatlarını veriyorum: Leipzig ve Göttingen. Hatırlaması çok zor değil benzerlikten dolayı :PP

3 yorum:

Bilgi'ce dedi ki...

yaa kısım snde amma pimpiriklisin hee,yok artık daha neler?!sadece yavşak bi iranlı genç,bu kdr yani...

Fifi Croissant dedi ki...

Yok artik seni nasil derdest edicek Almanya'dan Iran'a, deli :)))
Gecmis olsun.

ebru dedi ki...

ahaha :))) Magissa, böyle yorum bırakarak beni ne mutlu ettiniz bi bilseniz, ben sadece facebook ta bıraktığım linklerden okunuyorum sanıyordum, meğer takipçilerim de varmış :DD sevgiler.

Yorum Gönder