Seyahatte...

Ilk yurt disi seyahatimi Cek Cumhuriyetine yapmistim. THY de calisirken yurt disi gecelemelerimi saymiyorum. Havalimanindan alinip otele birakiliyorsunuz, sadece uyuyacak kadar vaktiniz oluyor. Iste bu Cekya ya da kamp icin gitmistim. Gencturla kampimi ayarladim. (ya bu arada Genc Tur ile tanismam da ayri bir hikayedir) Ucak bileti, davet mektubum, ayrintilarin yazildigi kamp liderinden gelen mektup vs. tuttum Cekyanin yolunu. Prag havalimanina indim oglen 3 muydu 5 miydi hatirlamiyorum. Elimdeki tarife gore metroyu bulup otobus duragina gidicem oradan da Libechov otobuslerine binicem. Metroyu bulmam bile cok kolay olmadi. Zaten insanlar Ingilizce konusmuyorlar, pek yardimci olamiyorlar. Neyse guc bela buldum, bu sefer hangi durakta inecegim sorunu var. Fark ettim ki elimdeki tarif yeterince acik ve net degil. Tabi beni aldi bir telas, hava da kararir simdi ya bulamazsam nerede kalirim gece gece, ya basima bir sey gelirse filan diye her zamanki gibi kendi kendimin moralini bir guzel bozdum. O moral bozukluguyla bir telefon kulubesi bulup, oradaki organizasyonu aradim, telesekretere "ya ne bicim tarif vermissiniz, bir yeri bulamiyorum booo" diye agladim. Baktim telesekretere aglamanin bir faydasi yok mecburen bulucam bu lanet olasi duragi. Neyse sonunda buldum ama simdi kac tane otobus var, hangisi acaba, tarifeleri okumak bir mesele. Insanlara soruyorum, diyorum nerde bu Libechov duragi, Turkce aksanla Libechov dedigim icin kimse bir sey anlamiyor. Tarifelere tek tek baktim, birkac otobus soforune sordum, sonunda buldum. ohh be. Tabi oraya gidene kadar bir saat yolda ya yanlis bindiysem diye supheye dusmedim de degil.

Ikinci yurt disi seyahatim bu sefer Almanyaya oldu. Taktim mutlaka bu Ren nehri kiyisindaki kasabalari gorucem. Frankfurta yakin bir kasabada, Lambsheim da bir kamp ayarladim. Kamp uc hafta suruyor, sonra 5 gun filan bu kenar kiyidaki kasabalarda geciricem sonra da hazir Avrupaya gelmisken Frankfurt tan Paris e gidicem. 8 gun de orada kalicam. Lamsheim da tanistigim Berlin li bir kiz bize gel 5 gun diyince iyi peki dedim. Onunla birlikta Lambsheim dan Berlin e gittim. Ama sanki hep boyle yukmusum gibi hissettim, o yuzden Berlin bende cok guzel duygular uyandirmaz. Neyse 5 gun guc bela bitti, kiz beni gondermek icin sabirsizlaniyor, hissettim, bindirdi beni trene Frankfurt a yolladi. Ucagim sabah erken saatte oldugu icin havalimanina bir gun onceden gidiyorum, orada geceliycem. Yolda giderken kizil kisa sacli bir kizla tanistim, tanismak da degil de butun yolculuk boyunca birbirimize baktik oylu gulumseyerek, sonra bu inmeye yakin konustuk. Iki kelime ettikten sonra ya senin cok vaktin var, bize gel dus alirsin bir seyler yersin sonra ben seni tekrar birakirim tren istasyonuna dedi. Ben de peki dedim, onunla birlikte Marburg da indim. Artik hangi akla hizmet ettiysem bilmiyorum su anda, indim iste oyle, ne tren saati bilirim, ne dogru duzgun Almanca konusabilirim, indim oyle. Neyse ki iyi bir kizdi, agirladi beni. Sonra trene birakti tekrar, Frankfurt havalimanina gece vardim. Cantami vs.mi kendime baglayip, calar saatimi de kurup bir rahatsiz uyudum sabaha kadar.

Paris maceram da ayri bir hikaye. Havalimanindan indim, otobuse bindim megersi havalimani icinde dolasan bir otobuse binmisim, oyle dolaniyorum. Sonunda metroyu buldum, hostele gidicem. Rezervasyon yaptirdigim hostele gitmeden once birkac daha iyi olma ihtimali olan hostele baktim. Yer bulamayinca mecburen kendi hostelimi buldum. Ama elimde harita bir o yone bir bu yone donerken, "Fransizlar hic Ingilizce konusmaz" onyargilarina inat birkac kisi bana yardim etme teklifinde bulundu, Ingilizce! Neyse sonunda hostelimi de buldum, girdim, yatagima yattim, annemi ozledim ben booo diye agladim.

Paris te 8 gun kaldim. Ne isim vardi sekiz gun orada hic bilmiyorum. Yalniz basima pek eglenceli oldugunu da soyleyemeyecegim. Tum sehri yuruyerek dolastim, metronun fiyati bizim otobusun 10 katiydi, nasil biniyim. Yemek sandvic filan bile cok pahali. Marketten ton baligi baget filan alip idare ettim. O koca sehrin tamamini yuruyerek dolasarak ve dogru duzgun bir sey bogazimdan gecmeden 8 gunde 3 kilo verdim. Ya isin komik tarafi 8 gun boyunca ben nasil oldu da Sanzeliye rastlamadim onu hic bilmiyorum.

Bir de Turkiye icinde bir baska seyahatim var. Yine bir kamp sonrasi, bu sefer Yozgat, dedim ben Akdeniz Ege dolasacagim. Kendimi Fethiye ye attim, birkac gun orda kaldim. Sonra Bodruma gittim. Uc deli oglanin (Zilan, Serdar ve adini hatirlamadigim bir baska arkadas) odasinda kacak kaldim. Ben yatakta yatiyim diye biri balkonda yatti. (Yoksa sicak diye miydi :D)Birlikte gecirdigimiz birkac gunu hayatim boyunca unutamam herhalde. Sabahlara kadar eglendikten sonra ben bunlari hadi kalkin diye uyandiriyorum diye, bir gun boyunca ben yokmusum gibi davrandilar, tek kelime etmediler. Yalvar yakar oldum o gun onlara. Beni hakem yapmaya calistiklari komik yarismayi hayatim boyunca unutamam :) Sonra Bodrum dan Fethiye de tanistigim bir cocukla Ayvalika gittik. Gecenin bir yarisi otobus bizi bir yerde birakti, Ayvalik a girmedi. Kus ucmaz kervan gecmez. E dedik mecburen yuruycez, o karanlikta yurumeye basladik, neyse ki bir araba durdu da bizi bir pansiyona atti. Durmasaydi en az 2 saat yolumuz vardi.

Simdi bakiyorum da ne cilginmisim, ne guzelmisim, ne inceymisim, ne eglenceliymis hayat. O zamanlar ne nerede oldumuzu sokak sokak gorebildigimiz google map ler vardi, onu birak dogru duzgun internet bile yoktu, ne cep telefonu vardi, ne dogru duzgun yabanci dil vardi, ne param pulum vardi.

Simdi o kadar zor geliyor ki Eminsiz ve icine 10 dalis tupu, uc kova malzeme sirdirdigimiz Kangoomuz olmadan bir yere gitmek. Ama dedim, madem buralara geldin, oturma iznini aldin, ee gezmeden olmaz, kufur ederler adama, salak derler diye korktum ve yine seyahate ciktim. Yine yalniz. Sadece bir sirt cantam eslik ediyor bana. Nerde miyim? Lizbon... :))

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Kuşum Yine döktürmüşssün. Az kaldı Cumartesi orda olacağım.
Öptüm
Emin

Yorum Gönder