Sırasız düşünceler

Burada en uyuz olduğum olaylardan biri de sıra beklemek. Gayet tabi, medenice bir olay bu sıra beklemek. Türkiye'de beklemeyene uyuz olurum, çıkışırım hatta araya kaynayana. Ama burada bekleyemiyorum işte. Çünkü bu Almanlar yavaş! Mesela hani Türkiye'de bakkala girersiniz, sizden önce gelmişler vardır orada, ama bakkal abiye "abi bana iki marlbora versene ordan" diyebilirsiniz. Çünkü bakkal abi hem bir önceki müşterinin hesabını yapabilme, hem size marlbora verebilme ve parasını alıp verebilme, hatta o sırada telefonla bile konuşabilme yeteneğine sahip bir insandır. Ama burda işte o yetenekli abilerden yok. Bir dükkana girdiniz diyelim. Sizden önce insanlar var. O insanlar alacaklarını alıp, dükkandan ayrılıncaya kadar beklemek zorundasınız. Örneğin mesela kontör alacaksınız, sizden önceki telefon alıyor ve tüm detaylarını öğreniyor telefonun, bir kart kontor için bile bekliyorsunuz.

Bir gün bir mağazada, kasanın önünde bir müşteri var, ben de kasanın diğer yanında beklemeye başladım. Sonra benden sonra gelenler, kasanın öbür yanına geçtiler ve kuyruk olmaya başladı. Ben herkesten önce gelmeme rağmen, kasanın yanlış tarafında beklediğim için kasiyer beni almadı, taa sıranın en sonuna gittim.

Ezgi anlattı. Bir gün alışveriş yapmış, almış torbayı eline çıkmış dışarı. Bakmış torba yırtık, torbayı değiştirmek için tekrar geri dönmüş. Sıraya gir demişler!!

Burada bir bar var. Ne zaman gitsem barın önünde sıra var. Çünkü koca bara bir kişi, iki kişi filan bakıyor. İnsanlar da gayet "medeni" oldukları için sıraya giriyor. Bir gün girdim bekliyorum, benden önceki kişilerin önüne birileri kaynayarak alacağını aldı, ses çıkarmadılar. Sonra tam sıra bana geldi, sarhoş çocuğun teki geldi, önüme girdi, siparişini verdi. Tam o sırada ben çıkıştım. Arkamda da böyle uzun boylu yapılı abiler var, 10 kişilik filan sıra var. Çocuğa dedim, sıra var burda, sıraya girsene. "Barda sıraya girilmez" dedi, döndü kıçını. Şimdi bir Osmanlı çocuğu olarak, tepesine binmem gerekirdi, arkama baktım, kimseden çıt çıkmıyor. Çok terbiyesizsin filan dedim ve hiçbir şey almadan çıktım sıradan. Hakları yenince sesini çıkaramayan Almanların bu kadar mal olabileceklerine inanamayarak...

Yok ya, var bu millette bir mallık, henüz çözemedim. Gerçekten derinlemesine incelenmesi gereken bir toplum. Üzerlerine tez yazılır. O kadar dar görüşlüler ve at gözlüğüyle bakıyorlar ki her şeye, yeni bir şey üretmeleri, çizginin dışına çıkmaları zor. Sıra kasanın sağından olursa hep sağındadır, solundan gitmez. Sanırım onlardan istenen de bu. Çizgileri aşmamak, biri sırayı bozduğunda sorun çıkarmamak. Her şey olması gerektiği gibi. Farklı bir şeye yer yok.

Sanırım hepsi ikinci dünya savaşı travmasının sonucu. Ve daha sonra yaşadıklarının... İşte o yüzdendir belki de hep hatırlamak, bir daha yaşamamak için Nazi Almanyası ve DDR'i ağızlarına sakız etmişler. Örneğin daha çocukken, okuldayken toplama kamplarına geziler düzenleniyormuş. Aslında bu güzel bir şey ama, Monja küçük çocuklara "Sizin büyükbabalarınız yahudileri işte burada yaktı" diye söylediklerini ya da bilmiyorum, ima ettiklerini anlattı. Yaa toplama kampına niye gezi düzenlenir ki, ben bunu bile anlamakta zorluk çekiyorum, niye bu kadar çok Nazi Almanyasından ve DDR'den bahsettiklerini hiç anlamıyorum. Tamam biz de birçok şeyi konuşmuyoruz, hatta ve hatta dile getirmemiz bile yasak ama Almanlar da biraz abartıyor gibi geliyor.

İşin ilginç kısmı, Berlin Duvarını yıkan da bu millet, Soğuk Savaşı sona ermesinde itici güç olan da. O nasıl bir isyandır ki, Doğu Almanya'da daha demokratik bir hükümet ve yabancı ülkelere gitme hakkı gibi basit haklar için Leipzig'de başlayan gösteriler, iki ay boyunca her Pazartesi sürmüş, duvar yıkılana kadar. Başka şehirlerden Leipzig'e insanlar geliyormuş, her Pazartesi! Merak ediyorsanız wikipedia'da Monday demostrations diye aratabilirsiniz. Berlin Duvarını yıkan bu halk mı, sırası alınınca sesini çıkarmayan bu çocuklar kimin çocukları?


Fotoğraf kaynak: wikipedia

Sıraya girmek dedim, nereden nereye geldim. Sadece biraz şikayet etmek, kaç zamandır aklımda olanları yazmak istedim. Hassas konu dedim, çok konuşmiyim dedim ama onlar benden çok konuşuyorlar. Sosyolog değilim, siyaset bilimci değilim. Gözlemlerimde ve tespitlerimde yanılmış olabilirim. Bu yazdıklarım sadece ve sadece beni bağlar, ama görüş bildirmek serbest, hem de sıraya girmeden...

3 yorum:

yaban dedi ki...

al benden de o kadar... uzun uzun sıra beklemeye çok bozuluyorum, ama en bozulduğum şey sanki arkada kimse beklemiyormuş gibi satıcının da müşterinin de rahatlığı.. sıra bana gelince çabuk çabuk davranıyorum, hatta satıcıya bile bırakmadan kendim doldurmuş oluyorum kesekağıtlarımı. TR'den taşıdığımız özelliklerimiz yüzünden arkamdakileri bekletmeyeyim diye. Gerçi kimsenin birşey dediği yok. Pazarda da bir defa uzuuun müddet pazarcının benimle ilgilenmesini beklemiştim, o zamanlar yeniydim anlamıyordum, meğer adam sırada kim var diye soruyormuş, ben, ben diye atlamazsan senin yerine bir başkası geçiyor. Sağolsun yanımdaki beyefendi beni işaret edip bu hanım bekliyor demişti ve olayı çözebilmiştim.

bublogsilinmistir dedi ki...

:)) ben de birebir aynı şeyleri yaşıyorum burada! deli ediyorlar beni, bir dükkana giriyorsun en ufak bir şey için bile sistemleri var ve versene lan şurdan şunu diyemiyorsun, hatta kontör almak için sıra numarası aldığımı biliyorum.anlattığın şey de birebir başıma geldi, alt tarafı kontör alıcam adam bir tel almış, abartmıyorum 20 dk filan telefonu dinledi sonra bana sıra geldi.Yuh artık gibilerinden adama baktım, boooonjouuur dedi hiç oralı olmayıp.özlüyorum becerikli satıcılarımızı.

ebru dedi ki...

ne güzel paylaşımlarınız :))
canım türkiyem yaw :P

Yorum Gönder