Yumurta kapıda

Yazıcam yazıcam diyorum kaç gündür, bir yandan ne yazsam ne yazsam diye düşünüyorum bir türlü karara sonuca varamadım. Ben de çektim klavyeyi ellerime başlıyorum işte şundan bundan bahsetmeye.

Gökyüzünden inen beyaz şey var ya, hani altıgen, biri diğerine benzemiyor, çok güzel romantik olan şey, onun fotolarını koymam Magissa (ya bi link vermeyi öğrenemedim, buraya bakın: http://kedilicadi.blogspot.com/2010/01/bugun-sinirlerime-dokunan-bloglar.html ) tarafından yasaklandı. Şimdi en azından istanbula bu beyaz şeyden yağar bu arada, onun siniri geçer, beni belki tekrar bağrına basar diye foto koymuyorum, Magissa'nın gazabından korktuğum için o beyaz şeyin ismini de geçirmemeye karar verdim.

Ayrıca hayatımızın kabus olduğunu da tekrar söylemeden geçemeyeceğim. Ana yollar yeni yeni temizlenmeye başladı. Belediye bi zahmet kıçını kaldırdı! Ara yollar hala beyaz şeyle kaplı. Bu yollara çöp arabası giremiyor bu yüzden, çöp tenekeleri doldu taşacak. Yürürken embesil gibi yürüyoruz, çünkü kumda yürür gibi aynen. Çölde miyim, Türkiye'nin doğusu mu burası, Avrupa'nın göbeği mi anlamış değilim. Şaşkınlık içindeyim gerçekten. Bizim kıytırık belediyeler bile iki gün sonra k.. mar bırakmıyo ortada.

Şu aralar pek bir motivasyon içerisindeyim. Yumurta kapıya dayandı tabi. Dönmeye az kaldı. Tezime bir sarıldım ki sormayın. Yani öyle gece gündüz çalışmıyorum tabi de yavaş yavaş o günlere de yaklaşıyorum. Bende hep böyle son dakika çalışmaları işe yarıyor. Nedense o ödevler de hep bir gece önceden gece yarısı bitirilir, çıktı alma işi de derse girmeden 5 dakika önceye sarkardı. Yok başka türlü ilham filan gelmiyor çünkü.

Bu motivasyonumun bir sebebi de daha net düşünüyor olmam sanırım. Birçok konuda. 2009 için son dileğim, 2010'da gerçekleşmesini dilediğim "if" olmadı. Kariyer hayatım ile ilgili olduğu için prensip olarak ne olduğunu da söyleyemeyeceğim. Üzgünüm :)) Ama tam onlardan teşekkür mesajı gelmeden bir gün önce iyice bir incelemiş, çok da profilime uygun olmadığını görmüş, neden istiyorum ki gibi sorular aklıma takılmıştı. Belki kendimi rahatlatmaya çalışıyorum ama bırakın da böyle tatmin olayım. Hem neden istediğimi de gayet iyi biliyorum artık. Dedim ya daha iyi düşünüyorum...

Şu önümdeki iki ay yoğun ve hızlı geçeceğe benziyor. Ocak sonunda Almanca kurs bitiyor. Ocak sonunda Emin Almanya'ya geliyor, Düsseldorf'ta dalış fuarı var. Ben de Düsseldorf'a gideceğim. Şubat başında belki burada ziyaretçilerim olabilir. Şubat sonunda da Sedamı görmeye gideceğim. Bir hafta sonra da buradan ayrılıyorum. O yüzden bir sıkışıklık var. Tezime amaaann İstanbul'da devam edersin işte diye düşünüyorum bir yandan. Ama bende hiçbir zaman işler öyle yürümüyor. Ne zaman böyle bol vaktim olsa, aman çalışmıycam bir süre yayıcam, ders çalışcam, İstanbul Film festivalini gündüz de dahil olmak üzere iki hafta boyunca izliycem, yaz da geliyor tatil de yapcam dalış da yapıcam, dalış asistanlığı hocalık için biraz kasıcam desem hep birşey çıkıyor. En son böyle planlar yaparken reddemeyeceğim bir iş teklifi almıştım. Zaten iş aramadığın zamanlarda iş geliyor seni buluyor. O yüzden ben de aramıyorum :PP Kısmet bakalım dönüşte neler olacak. :))

O değil de acayip özledim ben ya İstanbulu. Burası da çok güzel, arkadaş ortamı, yaşam vs., tadını çıkarıyorum doya doya ama ev gibisi yok ya...

0 yorum:

Yorum Gönder