"Common enemy"

İçim acıyor... Norveç'te 63 yaşında bir Türk kadın, polisin ve sağlık görevlilerinin faşizan ve ırkçı yaklaşımları sonucu hayatını kaybetti. Bilerek ve kasıtlı olarak resmen bir "cinayet" işlendi. Türkiye'de olsaydım bu haberi muhtemelen okuyup da "vah yazık" diyerek geçer ve unuturdum. Ama Avrupa'da bir "yabancı" olarak sanırım, daha çok içimi acıttı. Haberi okuduğumdan beri, iki gündür, bu olay gözlerimin önüne geliyor. Kadın ölümle yaşam arasında gidip gelirken, sağlık görevlileri tehdit edildiklerini varsayarak hiçbir şekilde müdahalede bulunmuyor ve çaresizce yardım istedikleri, polisin ise kendilerine "saldırdığını" sandıkları aile üyeleri tutuklanıyor. Ancak aile üyeleri gözaltına alındıktan sonra kadına müdahalede bulunuluyor ama artık çok geç...

Uzun zamandır ırkçılık meselesi kafamı kurcalıyor. Almanyaya gelmeden önce bu konu aklımın ucundan bile geçmedi. Çünkü Almanya burası! Tarihte yaşadıkları onca şeyden sonra en çok korktukları konulardan biri de bu olsa gerek diye düşünüyordum. Buraya geldikten sonra da yaşadığım kötü deneyimler dolayısıyla bile hiç şüpheye düşmedim, insanların terbiyesizliğine vs. ye yordum. Restoranda yemek beklerken, bir türlü gelmeyen yemeğimi sorduğumda, "Burası McDonalds değil, bekleyeceksin" cevabını aldığımda garson kızın gerizekalılığına yordum. Sosisçide nedense ekmek arası sosis almam Almanların almasından daha uzun sürüyor, üstüne üstlük parayı Almanlar gibi sosisten sonra değil sosisten önce vermek durumunda bırakılıyorum. Deutsche Bahn'da bana hizmet vermek zorunda olduğu halde, internette yazıyor oku öğren yap yaklaşımında bulunan Alman teyzenin de yabancı olduğum için değil de sadece huysuz olduğu için beni savsakladığını düşündüm (aynı hizmeti başka bir yetkiliden gayet kolay alabildim).

Nijeryalı komşumla konuşunca sanki taşlar biraz daha yerine oturmaya başladı. Bana hiç yeri yokken birkaç kez polisin kimlik kontrolüne denk geldiğini, bazı mekanlara çeşitli bahanelerle alınmadıkları gibi şeyler anlattı. Kendime bile itiraf etmekte zorlandığım "ırkçı" sıfatını çeşitli gözlem ve tecrübelerle de Almanların üzerine daha bir yakıştırmaya başladım.

Belki beyinlerinde değil bu ırkçılık ama kalplerinde. Söküp atamamışlar nefreti. Çok üzgünüm gerçekten böyle bir sonuca vardığım için ama öyleler işte. Sevmiyorlar yabancıları. Birbirlerine karşı bile çok sıcak olmadıklarını düşünürsek çok da zor değil öyle olmak. Şimdi benim de bir zamanlar, yurt dışında yaşamamış biri olarak, ahmak kestiğim gibi "ama işte Türkler de orada nasıl yaşıyor!" vb. yorumları duyar gibiyim. Bir kere bu karşılıklı bir direniş! Onlar kabul etmemekte direndikçe, siz de içinize kapanmak, sadece kendiniz gibi olanlarla birlikte olmak, kendi yaşam tarzınızı ve yaşam alanlarınızı yaratmak, haksızlığa uğradıkça uyum sağlamamak konusunda direniyorsunuz! Hiç tahmin etmezdim böyle duygular hissedeceğimi ama bizzat yaşıyorum ve hissediyorum. Nijeryalı arkadaşımın dediği gibi "common enemy"e (ortak düşman) karşı birlikte direniyoruz.

İçim acıyor... Ve sadece kınıyorum...


Avrupa'nın başka memleketlerinde de Türklerin nasıl muamelerle karşılaştıklarını, çeşitli gözlem ve deneyimleri öğrenmek isterim. Okuyan varsa, içinizden gelirse bir yazıverin yoruma...

2 yorum:

drops of jupiter dedi ki...

ben heidelberg'te okuyorum, burası nispeten daha uluslarası, genel hizmetlerde çok dikkat çekecek bir durumla karşılaşmadım, ama mesela almanlar mecbur kalmadıkça yabancı öğrencilerle konuşmuyorlar sınıfta. içten içe, hitler gibi biri daha çıksa yine peşlerinden giderler diyorum.
die welle diye bir film var ırkçılıkla ilgili, izlemenizi tavsiye ederim.

ebru dedi ki...

drops of jupiter, kayıtlarda bir "heidelberg" görüyordum sürekli, yorum bırakmanıza sevindim :))
ben de aynen sizin gibi diyorum.
izlerim mutlaka, çok teşekkürler öneriniz için :)

Yorum Gönder